Midenizde tatlı için her zaman yer vardır ve bilim bunun nedenini biliyor.

Aile ile tipik Pazar öğle yemeği. Masa taze yapılmış yemeklerle doludur: jambonlu kroket, patatesli omlet, kızarmış tavuk ve taze yapılmış bir baget. Tekrarlanan porsiyonlardan ve şarapla kadeh kaldırdıktan sonra, daha fazla dayanamayacağınızı hissedersiniz. Doydunuz, tatmin oldunuz, hatta belki biraz uykunuz geldi. Ama sonra birisi mutfakta bekleyen çikolatalı pastadan bahsediyor. Birden duyularınız uyanıyor ve gergin görünen mideniz tatlı için ayrılmış bir yer buluyor. Bu sahne size tanıdık geliyor mu? Yalnız değilsiniz. Hepimizin yaşadığı bu fenomenin büyüleyici bir bilimsel açıklaması var. Max Planck Enstitüsü'ndeki bilim insanları , tokluk sinyalinden sorumlu nöronların , tatlı bir şeyin varlığını algıladıklarında iştahı yeniden uyarabildiğini keşfettiler.
'İkinci mide'nin gizemi
Yıllar boyunca bilim, büyük bir yemekten sonra neden hala tatlı bir şeyler istediğimizi araştırdı. En önde gelen teorilerden biri, duyuya özgü tokluk teorisidir. Bu mekanizma, aynı tadı veya yiyecek türünü tekrar tekrar tükettiğimizde, ona karşı duyduğumuz hazzın ve iştahımızın azaldığını öne sürer. Ancak, tuzludan sonra tatlı gibi farklı bir tadın eklenmesi ilgimizi ve iştahımızı yeniden harekete geçirir. Yani, ana yemekten doymuş olsak bile, yeni bir duyusal deneyim sunduğu için tatlı ihtimali bizi cezbeder.
Pennsylvania Eyalet Üniversitesi'nde Yutma Davranışı Çalışmaları Laboratuvarı'nın direktörü Barbara J. Rolls bu olguyu araştırmıştır. Çalışmalarından birinde, belirli bir yiyeceği doyana kadar yiyen katılımcılar, o yiyecekle ilişkili hazda bir azalma göstermiştir. Bununla birlikte, farklı bir yiyecek sunulduğunda, iştahları yenilenmiş ve önceki tokluğa rağmen daha fazla yemelerine izin vermiştir.
Tatlı krizlerinde beynin rolü
Duyulara özgü tokluğun ötesinde, beynimiz bu 'tatlı boşluğunda' çok önemli bir rol oynamaktadır. Max Planck Metabolizma Araştırmaları Enstitüsü'nde yapılan bir araştırma, hipotalamusta tokluk sinyali vermenin yanı sıra tatlı yiyecek arayışında da rol oynayan nöronlar tespit etti. Bu nöronlar β-endorfin adı verilen bir hormon salgılayarak beynin ödül sistemini harekete geçiriyor ve şeker tüketildiğinde haz verici bir his yaratıyor. Bu mekanizma, tok olduğumuzda bile neden tatlılara karşı özel bir çekim hissettiğimizi açıklar.
Yani, yemek yediğimizde, hipotalamus leptin ve insülin gibi hormonlardan yeterince yemek yediğimize dair sinyaller alır. Ancak bilim insanları, iştahı frenlemesi gereken bu nöronların şeker varlığında yeniden aktif hale gelebildiğini keşfetti. Sanki biyolojik açıdan beyin tatlı için bir istisna yapıyor. Şeker, zevkle ilişkili nörotransmitter olan dopamini serbest bırakarak beynin ödül sistemini harekete geçirir. Bu reaksiyon sadece tatlı şeylerden zevk almamızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda doyduğumuzda bile onları yemeye devam etmemizi sağlar.Evrim ve hayatta kalma
Evrimsel bir perspektiften bakıldığında, tatlılığın tercih edilmesi mantıklıdır. Eski zamanlarda şeker açısından zengin gıdalar azdı ancak hızlı bir enerji kaynağı sağlıyordu. Beyinlerimiz, hayatta kalmak için yeterli kalori alımını sağlayarak, mevcut olduklarında tüketimlerini teşvik edecek mekanizmalar geliştirdi. Günümüzde şeker bol miktarda bulunsa da, bu mekanizmalar devam etmekte ve yemeklerin sonunda o tatlı dokunuşu arzulamamıza neden olmaktadır.
Size de oluyor mu?
Bir dahaki sefere, doyurucu bir yemekten sonra canınız tatlı çektiğinde, bunun sizi harekete geçiren duyusal ve nörolojik faktörlerin bir kombinasyonu olduğunu unutmayın. Bilim, tatlı için 'ikinci midemizin' ardındaki sırları ortaya çıkardı. Şimdi sizi, bir sonraki yemeğinizde, vücudunuzun ve zihninizin son tatlıya nasıl tepki verdiğini gözlemlemeye davet ediyoruz. O özel 'boşluğu' hissediyor musunuz? Deneyimlerinizi ve düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşın.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Yorumlar
