Sıcak havalarda neden daha az acıkırız?

Temmuz ayında bir öğle yemeğinde, inanılmaz görünen bir patates omletinin (sadece annelerin nasıl yapılacağını bildiği türden) önünde otururken, kendimi istemeyerek lokmaları aşağı iterken bulduğumu çok iyi hatırlıyorum. Başka koşullarda olsa hiç düşünmeden mideye indirirdim ama o gün güneş sıcaktı, hava yoğundu ve vücudum taze bir şeyler istiyordu: bir salata, bir gazpacho, soğuk bir salmorejo. Bu bir heves ya da tesadüf değildi: sıcak bizi değiştiriyor. Sadece ruh halimizi ya da günün ritmini değil, vücudumuzun neye ihtiyacı olduğunu ve ne yemek istediğini de değiştiriyor.
Vücut haksız değil: sıcağa tam olarak uyum sağlıyor. Yazın iştah kaybı bir başarısızlık değil, bizi dengede tutan biyolojik bir stratejidir. Bunu anlamak, mevsimsel iştahsızlığımızla uzlaşmamıza ve sıcaklıklar yükseldiğinde daha iyi beslenmemize yardımcı olur.
Yemek yemek ısı üretir (ve bu yaz aylarında iyi değildir).
Her yemek yediğimizde vücudumuz hareket halindedir: sindirir, dönüştürür, emer. Gıdanın termik etkisi olarak bilinen bu süreç, iç ısı üretir. Kışın bu küçük yanma hoş karşılanır. Ancak yazın, vücut zaten ortam ısısıyla başa çıkarken, iç sıcaklıktaki herhangi bir artış ekstra bir yük haline gelir.
Bu yüzden vücut yemek yeme isteğini azaltarak tepki verir. Bir hevesle değil, bir çeşit termal öz düzenleme olarak. Ne kadar az yersek, o kadar az ısı üretiriz. Ve böylece, farkında olmasak bile, kendi hayatta kalmamıza katkıda bulunmuş oluruz.
Hipotalamus, orkestra şefi
Bu hassas dengeden sorumlu olan hipotalamus, bir kontrol merkezi olarak görev yapan beynin küçük bir bölgesidir. Hem vücut ısısını hem de açlığı düzenler. Ve vücudun aşırı ısındığını hissettiğinde, beslenmek yerine soğutmaya öncelik verir.
Bunu nasıl yapar? Tokluk hissi uyandıran ve iştahı düzenleyen nörotransmitterler aracılığıyla. Yaz aylarında, POMC nöronları olarak bilinen bazı nöronlar aktive olur ve bu da açlık hissini engeller. Sonuç: ağır veya sıcak yemeklere olan ilgimizi kaybederiz ve daha serin, daha hafif, su açısından zengin yemekleri arzulamaya başlarız.
Taze, hafif ve sindirimi kolay olanları tercih ediyoruz.
Gazpacho, karpuz veya yoğurt için "aşerme" olarak hissettiğimiz şey rastgele değildir. Bunlar çok fazla sindirim çabası gerektirmeden hidrasyon sağlayan gıdalardır. Zaten bizi serin tutmak için çalışan vücut, çok yağlı veya protein açısından zengin gıdalardan mümkün olduğunca kaçınır, çünkü bunların sindirimi iç sıcaklığı meyve veya sebzelere göre daha fazla yükseltir.
Buna ek olarak, vücut terleme yoluyla ısı kaybetmek için cilde öncelik verdiğinden, sindirim sistemi sıcak havalarda daha az kan akışı alır. Bu da büyük miktarlarda yemek yemeyi daha maliyetli, daha yavaş ve hatta sindirimi daha zor hale getirir.
Yemek yemenin önemi (canınız istemese bile)
Yaz aylarında iştah kaybı doğaldır, ancak kişinin kendini beslemeyi reddetmesi ile karıştırılmamalıdır. Sıcak günlerde yeterince yemek yememek yorgunluğa, düşük tansiyona veya dehidrasyona yol açabilir. Bu nedenle, daha az aç hissetseniz bile, beslenmeden vazgeçmeden vücudunuzu dinlemeniz önemlidir.
Anahtar, öğünlerinizi uyarlamaktır: daha küçük, daha sık ve daha fazla sıvı içeren porsiyonlar. Taze sıcaktan, sebze yağlıdan, hafif doyurucudan daha iyidir. Kendimizi zorlamak için değil, stratejisinde vücuda eşlik etmek için.
Mükemmel ayarlanmış mevsimsel bir saat
Yaz sadece manzarayı değiştirmekle kalmaz, fizyolojimizi de değiştirir. Bazen bu yeme isteksizliği ile mücadele etsek de, bunun bir irade eksikliği değil, vücudun bize neye ihtiyacı olduğunu söylemesinin sofistike bir yolu olduğunu kabul etmek önemlidir.
Bu yaz iştahı bir zayıflık değildir. Biyolojik bir zekadır. Vücut kendini düzenler, kendini korur ve bizi ihtiyacı olana doğru yönlendirir. Taze, daha hafif, daha ferahlatıcı ve nemlendirici gıdalar... Sıcaklar arttığında ve enerji azaldığında daha iyi çalışmasına yardımcı olmak için.
